Adana’da bu yıl 29’uncusu düzenlenen Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali; uzun metraj film, kısa film ve belgesel alanlarında zengin bir panorama sunuyor.
Türkiye’deki film festivalleri arasında Adana Altın Koza Film Festivali’nin oldukça özel bir yeri var. İstanbul dışına çıkıldığında bir elin parmaklarına ulaşamayan uzun metraj film yarışması olan film festivallerinden biri olan Altın Koza, Ulusal Yarışma’nın dışında bu sene yan bölümleriyle de ilgi çekici bir festival ortamı sunuyor.
Türkiye’nin bu yılki Oscar adayı “Kerr” filmi, adaylık açıklamasının ardından ilk gösterimini Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde yaptı. Adanalıların büyük ilgi gösterdiği filmin gösterimi ardından filmin senaristi ve yönetmeni Pirselimoğlu, film ekibi ile birlikte izleyicilerin sorularını yanıtladı. Başı ve sonu olan bir anlatımdan ziyade kafa karıştırıcı, kolay anlaşılmayan bir anlatım dilini benimseyen yönetmenin güçlü bir görsellikle kurduğu film, izleyicilerin yoğun sorularıyla karşılaştı.
Gizem Kizil’ın “Bana Karanlığını Anlat”, Serpil Altın’ın “Bir Zamanlar Gelecek:2121”, Ali Kemal Güven’in “Çilingir Sofrası”, Ziya Demirel’in “Ela ile Hilmi ve Ali, Ümran Safter’in “Kabahat”, Cem Demirer’in “Mendirek”, Çiğdem Sezgin’in “Suna”, Afganistanlı Yaban Tareq’in “Daoud” filmiyle dahil olduğu Ulusal Yarışma filmlerinde yönetmenlerin ilk ve ikinci filmleriyle yer aldıkları bir seçki oluşturulmuş. Serpil Altın “Bir Zamanlar Gelecek:2121” filmiyle sinemamızda oldukça istisna örnekleri olan bilim kurgu bir filmle gelecek ütopyasını sorgularken, Gizem Kizil “Bana Karanlığını Anlat” filminde kocası öldükten sonra gasilhane kapısında kocasının ailesiyle girdiği hesaplaşma üzerinden erkek egemen toplumun kadınlar üzerinden kendini yenileyen ve sürdüren dilini sorguluyor.
Ulusal Yarışma filmleri arasında öne çıkan, Ziya Demirel’in “Ela ile Hilmi ve Ali” filminde ise kendisinden 20 yıl küçük öğrencisiyle evlenen öğretmenin karısıyla kurduğu iletişimdeki gerginliği, toplumun genel ahlak kuralları ve pedofili çizgisi içinde inşa olmuş bir hikâye çerçevesinde güçlü bir sinematografi bütünlüğünde izleyicilerine sunuyor. Başarılı oyunculukları bünyesinde barındıran film, senaryonun yarattığı kafa karışıklığına rağmen yenilikçi bir sinema yaklaşımını müjdeliyor.
Belgesel kültürü festivallerde giderek kaybolurken Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde devam eden belgesel film yarışması, farklı konu ve kavramlar üstüne düşünme pratiği sunuyor. Berkay Şatır’ın “Bakırköy Underground”, Mehmet Güreli’nin “Bir Zamanlar Yeşilçam Abdurrahman Keskiner”, Jeyan Kader Gülşen ve Zekiye Kaçak’ın “Bu Ben Değilim”, Mahmut Fazıl Coşkun’un “Crossroads”, Fettullah Çelik’in “Herkes Toprağa Gömülür Ben Suya”, Coşkun Aşar’ın “Koudelka: Ayni Nehirden Geçmek”, Neslihan Kültür’ün “Köşe Başı Beklerim”, Deniz Yüksel Abalıoğlu’nun “Maffy’s Jazz”, Can Adiloğlu’nun “Metamazon”, Pınar Fontini’nin “Senin Yıllardır Gerçekleştirmeyi Beklediğin Bir Düş Var” filmiyle yer aldığı yarışmada kadın yönetmenler Jeyan Kader Gülşen ve Zekiye Kaçak’in yönettiği “Bu Ben Değilim”, özgün bir erkek hikâyesi olarak öne çıkıyor. Eşcinsel erkeklerin evli olmalarına rağmen cinsel yönelimlerini dizginleyemeyerek erkeklerle sevgili olmalarının izini süren bu özgün belgesel, toplumun genel ahlak kuralları çerçevesinde görmek istemediği bu ilişki biçiminin boyutunu ve yaygınlığını, farklı sınıf ve sosyal statülerden bireylerin deneyimlerini sunarak yaygın olmayan bir konu çeperinde dolaşıyor.
Brezilya’dan İran’a kadar 20’den fazla ülkeden filmin yarıştığı Uluslararası Kısa Film Yarışması ise oldukça zengin bir çerçeve çiziyor. Almanya adına yarışan Dersimli yönetmen Cengiz Akaygün’ün “Aysha” filmi, savaşın yarattığı bir trajediyi oldukça estetik bir sinema yaklaşımıyla sunuyor. Erkek çocuğunu, kız çocuk kılığında bulunduğu savaş bölgesinden kurtarmaya çalışan Ortadoğulu Kürt bir annenin dramını, çocuklarının psikolojisiyle birlikte veren filmde güçlü sinematografi göze çarpıyor. Cengiz Akaygün’ün 2014’te çektiği, bir sorgu ortamında geçen “Free Monkeys” filmini de düşününce uzun metraj filmlerin içinde bir bölümmüşçesine inşa ettiği hikâyelerinde güçlü bir atmosfer yaratımıyla öne çıkıyor. Yönetmenin ileride uzun metraj bir film projesiyle karşımıza çıkması sürpriz olmayacaktır.
Yarışmasız olarak gösterilen yabancı uzun metraj film seçkilerinde İtalyan yönetmen Luis Bunuel’in ve Hindistan sinemasının dünyaya armağanı Satyajit Ray’ın filmlerinden örnekler seyirciyle buluşuyor. Ayrıca özellikle bu seneki Cannes Film Festivali’nde ödüller alan yeni filmler de Türkiye’de ilk defa izleyiciyle buluştu. Romanyalı yönetmen Cristian Mungiu’nun Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’nü almasını sağlayan son filmi “R.M.N” yeni filmler arasında en çarpıcı olanlarından biriydi. Irkçılığın küçük bir kasaba üzerinde etkilerini oldukça başarılı bir senaryo ve sinematografiyle sunan yönetmen, Sosyalizm sonrası Doğu Bloğu ülkelerinde geriye kalan son şeyin sadece ırkçılık olduğunu hüzünlü ve bir o kadar da trajik bir hikâye içinde resmediyor.
Filmlerin ücretsiz olduğu festivalde salonların dolu olduğu bir tablo sinema namına umut verici. Özellikle İstanbul’da İstanbul Film Festivali’nin ucuz olmayan biletlerine rağmen salonları doldurmasının dışında festivallerin izleyici bulmakta zorlandığı bir ortamda Adana izleyicisinin yerli ve yabancı filmleri büyük bir merakla takip etmesi memnuniyet verici.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın.
Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.